Ata'ya Mektup

         Zaferleri ve mazisi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferle birlikte medeniyet nurları taşıyan kahraman Türk Ordusu'nun muzaffer komutanı, Türk Devleti’nin kurtarıcısı, Türk Cumhuriyeti'nin banisi Mustafa Kemal Paşa! Cumhuriyet’imizin 100. yılında işgal kuvvetlerinin idaresi ve istibdadı altında sana bu satırları yazmanın verdiği utancı ruhumun her zerresinde hissediyorum. Bıraktığın emanete sahip çıkamadığımız gibi muasır medeniyetler seviyesini de aşamadığımızı üzülerek ifade etmek isterim. Cumhuriyeti'nin 100. yılında ahlaksızlığımızın timsali olan betonların altında hipotermiden öldüğümüzü bilmediğini ümit ederim. Kurduğun fabrikaları satıp yerlerine bir güzel apartmanlar diktik! Memleketin vahşi ormanlarını golf sahalarıyla terbiye ettik! Madenlerimizi Amerikalılara, limanlarımızı Araplara peşkeş çektik! Halkımızın hali ise çok fena. Ahlakımızı, milli ve manevi değerlerimizi artık tamamıyla yitirdik. Milletimiz, siyasilerin ahlaksızlıklarının peşinde memleketi cinnet haliyle uçurumun kenarına kadar itti. Birliğimizi yitirdik, düşmemize ramak kaldı. Hal böyle iken Türk istikbalinin evlatları ise ya üniversite sıralarında canlarına kıyıyor ya da memleketten firar etme hayaliyle fırsat kolluyor.

Paşam memlekette işler pek yolunda gitmiyor. Savaşlar, darbeler yüzlerce yıl beklemiş depremler…  Bugünlerde ise işgal kuvvetleri idaresi Türk milliyetçilerini sırasıyla tutukluyor. Türklüğün suç sayıldığı, Türküm demenin ayıplandığı zamanlara geri döndük anlayacağın. Suçumuz işgale dur demekmiş, haşmetliler öyle söylüyor. Devleti yönetenler Anadolu’dan izlerimizi silmek, 200 yıllık Türk modernizmini karşı devrimlerle yerle yeksan etme hayaliyle, devletin tüm gücünü kullanarak işgalcileri yurdumuza davet ediyor. Kimdir bu gelenler dersen “Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela...”, Akif’in de dediği gibi “Hani tauna da zuldür bu rezil istila...”.

Hiç çıkış yolu yok mu, Halk Partisi ne eyler dersen; bir diğer meselemiz de o zaten. Şeyh Said’in torunları Halk Partisi’ni ele geçirdi. Dalga geçerim sanma sakın. Parti’nin idarecileri sokaklara Said’in posterlerini asıyor, devrimlerine savaş açanlar partinin vekili, kendine “Dersimli” diyenler partinin genel başkanı oluyor. Vekillik demişken bir husustan daha bahsetmek gerek. Türk Ordusu’na savaş açanlar, Türk Devleti’ne isyan eden bölücüler 100 yıl önce bugün Cumhuriyet’i ilan ettiğin meclis sıralarında vekil sıfatıyla oturuyor.

Memleketin hali fena imiş ya sen nasılsın evladım der isen; pek yorgunum. Senin şahsi meselen benim de şahsi meselemdir şiarıyla zevk ve sefadan vazgeçip büyüdüğüm topraklara geri döndüm. Her köşe başı moloz yığını, çaresizlik ve sefalet. Aklım ve vicdanım tüm bu olanlar karşısında bitap düştü lakin ruhum hala damarlarımda akan asil kanın farkında. Elimden geldiğince bir Cumhuriyet aydını olmanın çabası içindeyim. Bir yanda çaresizlik hissi bir yanda içimde yanan isyan ateşiyle duygu dünyamın ikircikli yapısının çizdiği rotada seyir halindeyim. Bu sabah ikinci yüzyılın ilk güneşi doğacak, uğrunda can aldığın ve can verdiğin bu cennet vatan için sana müteşekkirim. Beni kul olmaktan azat edip paydaş eylediğin her şey için sana sonsuz şükranlarımı sunarım. 


Saygı ve sevgiyle...

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mimar Le Corbusier ve İnternet Mefhumu

Piyano